2014 yılında başkanlık koltuğuna oturduğunda Joko Widodo (Jokowi) hakkında “liberal”, “reformist”, “küreselci”, “milliyetçi”, “popülist”, “otoriter” ve hatta “komünist” gibi birbiriyle alakalı veya alakasız birçok farklı tanımlama yapılmıştı. Peki Jokowi’nin 7 yıllık başkanlık süreci bize neler gösteriyor?
2012 yılında Cakarta Valiliği’ne seçilen ve aslen mobilya tüccarı olan Jokowi, valilikteki ilk iki yılındaki başarılı performansının ardından partisi PDI-P’de sivrilmeye başladı. Nitekim Endonezya’nın beşinci Devlet Başkanı ve PDI-P lideri Megawati, 2014 yılında yapılacak olan devlet başkanlığı seçimlerinde artan popülaritesi nedeniyle Jokowi’nin adaylığını desteklemeye karar verdi. Endonezya’nın elit siyasi tabakasından gelmemesiyle yerleşik siyaset açısından alışılagelmişin dışında bir figür olan Jokowi, 130 milyon Endonezyalının oy kullandığı başkanlık yarışında rakibi Prabowo Subianto’ya karşı %53,1 ile seçimleri kazanınca, Endonezya’da iç siyasette ve dış politikada nelerin değişeceği merak konusu oldu.
Öncelikle vurgulamak gerekir ki, Jokowi istikrarlı bir Endonezya’da iktidara gelmesi açısından seleflerinden oldukça şanslıydı. 1997 Asya Finansal Krizinin yol açtığı ekonomik buhran sonucunda 1998 yılında 32 yıllık Suharto iktidarı son bulmuş ve Endonezya bir reform sürecine girmişti. 1998-2004 yılları arasında yaşanan siyasi istikrarsızlık, 2004 yılında ilk defa doğrudan halk tarafından seçilen ve 10 yıl ülkeyi yöneten emekli General Yudhoyono’nun istikrar ve ekonomik kalkınma odaklı politikalarıyla aşıldı. Nitekim Yudhoyono göreve başladığında 256 milyon dolar olan GSYİH, 2014 yılında 890 milyon dolara çıkmıştı. Bu süreçte Açe’deki ayrılıkçılık sorunu müzakere ile çözüldü ve ordunun siyaset üzerindeki etkisi azaltıldı. Dış politikada ise “binlerce dost sıfır düşman” ile “dinamik denge” doktrinleriyle Endonezya’nın küresel siyasetteki rolü arttı. Yine de Jokowi göreve geldiğinde her şey yolunda değildi. Kendisini; ulaşım, altyapı, eğitim ve sağlık gibi alanlardaki çözülmemiş sorunlarla karşı karşıya buldu. Bunların yanı sıra yolsuzluk, ülkenin en önemli sorunlarından biri olmaya devam ediyordu.
Genelde Endonezya’nın fiziksel alanının büyüklüğünü vurgulamak için “Londra’dan Tahran’a” ifadesi kullanılır ki bu Endonezya’nın büyüklüğüne aşina olmayanlar için oldukça açıklayıcıdır. 16 binin üzerinde adadan oluşan bir takımada ülkesi olan Endonezya’da, Jokowi iktidara geldiğinde en büyük sorunlardan biri coğrafi ve fiziksel şartların da etkilediği ulaşım ve altyapı eksikliğiydi. 2014 yılında Jokowi temelde deniz güvenliğini ve adalar arası ulaşımın geliştirilmesini önceleyen, ayrıca ülkenin dış politikasını da etkileyen “Küresel Denizcilik Ekseni” (Poros Maritim Dunia) doktrinini ilan etti. Ne yazık ki ulaşım ve altyapıya dair hedeflenen ilerlemeler, finansman sorunları nedeniyle sağlanamadı. Bu kapsamda 2018 yılında, Küresel Denizcilik Ekseni çerçevesinde planlanan bazı altyapı projelerinin, Çin’in “Deniz İpek Yolu” girişimine entegre edilmesi hususunda Endonezya ve Çin arasında mutabakata varıldı. Ancak Çin’in finansmanıyla yapımına başlanan altyapı projeleri konusunda Jokowi ciddi eleştirilere maruz kaldı. Öne çıkan eleştiriler arasında Çin tarafından borç tuzağına çekilerek Pekin’e bağımlılığın artması endişesi ile projelerde yerli işçiler yerine Çin’den getirilen on binlerce işçinin çalışması bulunuyor.
İç siyasette Jokowi’nin yaşadığı ilk büyük kriz, 2016 yılında Cakarta Valisi Basuki Tjahaja Purnama’nın (Ahok adıyla bilinir) İslam dinine hakaret ettiğine yönelik suçlamaların sonucunda yüzbinlerce kişinin protesto eylemi düzenlemesiydi. Bu durum, bazı çevreler nezdinde Jokowi hükümetini zor durumda bıraktı. Nitekim 2017 yılında yapılan seçimde Jokowi’nin desteklediği Ahok, Cakarta Valiliği’ni karşıt cephenin lideri Prabowo Subianto tarafından desteklenen rakibi Anis Baswedan’a kaybetti.
Jokowi de karşılaştığı siyasi açmazı aşmak için pragmatik bir hamle yaparak 2019’daki başkanlık seçimlerinde ülkenin en büyük İslami hareketi Nahdetul Ulema’nın liderlerinden biri olan Ma’ruf Amin’i Başkan Yardımcısı olarak aday gösterdi. Neticede Jokowi, seçimlerde ikinci kez yarıştığı Prabowo Subianto’ya karşı oyların %55,5’ini alarak yeniden devlet başkanı olarak seçildi. Aslında Jokowi’nin 2019 yılındaki seçimi kazanması sürpriz değildi. Zira başkanlığı süresince ekonomik açıdan iyi bir performans gösterdi. Ülkenin GSYİH’si 2014 yılında 890 milyar dolardan 2019 yılında 1.1 trilyon doların üzerine çıktı.
Jokowi seçimi kazandıktan sonra hem Endonezyalıları hem de uluslararası camiayı şaşırtan bir hamle yaptı. Seçimlere hile karıştığı suçlamasıyla seçim sonuçlarını tanımayan ve Jokowi’ye karşı sert eleştiriler yöneten rakibi Prabowo Subianto’ya bakanlar kurulunda Savunma Bakanı olarak görev verdi. Jokowi bu sayede en büyük rakibini kendi tarafına çekerek iktidardaki gücünü pekiştirmiş oldu.
Jokowi döneminde yolsuzluk Endonezya’nın en önemli problemlerinden biri olmaya devam etti. 2019 yılında bakanlar kurulunda görev yapmaya başlayan Edhy Prabowo’nun, 2020 yılında Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu (KPK) tarafından yapılan soruşturma sonucunda karides ihracatı ile ilgili rüşvet aldığı ortaya çıktı. Kendisi, Denizcilik İşleri ve Balıkçılık Bakanlığı’ndan istifa etmek zorunda kalarak tutuklandı. Yine aynı yıl KPK tarafından, COVID-19’un yol açtığı sorunların giderilmesi kapsamında halka dağıtılacak yardımların ihaleleri hususunda Sosyal İşler Bakanı Juliari Batubara’nın rüşvet aldığı belirlendi ve Batubara 12 yıl hapis cezası aldı. Öte yandan bu süreçte Jokowi’nin Endonezya’nın en işlevsel kurumlarından biri olan KPK’nın yapısını değiştirmeye yönelik müdahaleleri büyük tartışma konusu oldu.
Jokowi’nin ikinci dönemindeki en büyük sınavı Covid-19 salgını oldu. Özellikle salgının başında hükümet, Covid-19 ile mücadele konusunda yetersiz kaldı. Birçok bölgede vatandaşlar, mahalle ve köylere girişleri kendi inisiyatifleriyle sınırlayarak salgının yayılmasını önlemeye çalıştı. Resmi rakamlara göre 143,333 vatandaş Covid-19 sebebiyle hayatını kaybetti. Şimdiye dek 200 milyon dozun üzerinde Covid-19 aşısı uygulanan Endonezya’da salgınla mücadele sağlık çalışanlarının büyük gayretleriyle devam ediyor.
Gönüllüler, mahalle girişlerini denetliyor
* Fotoğraf, 14 Nisan 2020 tarihinde Yogyakarta şehrinde yazar tarafından çekilmiştir.
Jokowi iktidarında dikkat çeken bir diğer unsur da hava kirliliğinin ve aşırı nüfusun girdabında kalan başkent Cakarta’nın, Doğu Kalimantan’a taşınması için hazırlık yapıldığının ilan edilmesi oldu. Görüştüğüm bazı Endonezyalı uzmanlar başkentin taşınmasının finansal açılardan mümkün olmadığını ayrıca Doğu Kalimantan’da yeni bir büyük şehir inşa etmenin oradaki doğal yaşam üzerinde geri dönülemez etkiler bırakacağını savunurken; diğerleri başkentin Cava Adası dışına taşınmasının Cava’daki nüfusun ve yatırımların diğer bölgelerle bir miktar dengelenmesi açısından iyi olacağını ileri sürdü. 2024 yılında taşınmanın başlanması planlansa da Covid-19 salgınının ekonomiye verdiği zarar bu süreci olumsuz olarak etkilemiş gözüküyor.
Öte yandan Jokowi iktidarında, Endonezya’nın dış politikada nasıl bir tutum sergileyeceği merak ediliyordu. Bu süreçte Endonezya’nın gündemindeki sıcak konular arasında; artan ABD-Çin rekabetin bölgedeki dinamiklere etkisi ve Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki (GÇD) yayılmacı politikaları bulunuyordu.
Jokowi, devlet başkanı olarak yaptığı ilk konuşmasında Endonezya’nın kurucu dış politika ilkesi bebas-aktif’e (bağımsız ve aktif) bağlı kalacağını açıkladı. Bu da aslında ABD ve Çin’in rekabetinin kızışmaya başladığı süreçte Endonezya’nın büyük güçlerden herhangi birinin yanında yer almayacağı konusunda bizlere ipucu veriyordu. Nitekim öyle oldu, günümüze dek Jokowi yönetiminde Endonezya, gerginleşen ABD-Çin ilişkilerinde dengeli bir politika yürüttü. ABD’nin Çin’i çevreleme çabalarına destek vermedi.
ASEAN, Jokowi yönetiminde de Endonezya dış politikasının köşe taşı olmaya devam etti. Öte yandan, Güneydoğu Asya bölgesi dışındaki ülkelerle ilişkileri geliştirmek için adımlar atıldı. Hindistan (2018) ve Avustralya (2018) ile Kapsamlı Stratejik Ortaklık, Güney Kore (2017) ile ise Özel Stratejik Ortaklık anlaşmaları imzalandı. Nitekim Jokowi hükümetinin 2014 tarihli visi-misi (vizyon ve misyon) bildirisinde, dış politikanın öncelikleri arasında Indo-Pasifik’teki ülkeler ile ekonomik ve güvenlik iş birliğinin arttırılması ve deniz sınırlarının korunması bulunuyor.
Deniz güvenliği, 2014-2019 yılları arasında dış politikanın ana gündemini oluşturdu. İç sular ve Münhasır Ekonomik Bölgeler (MEB) birleştirildiğinde toplam deniz alanı kara alanından yaklaşık dört kat daha büyük olan Endonezya’nın deniz güvenliğine verdiği önem şaşırtıcı olmasa gerek. “Küresel Denizcilik Ekseni” tarafından şekillenen deniz güvenliği politikalarıyla Cakarta kısaca; yasa dışı balıkçılığın önlenmesini, MEB’lerin korunmasını ve Asya-Pasifik bölgesinde bir deniz gücünün oluşturulmasını hedeflemişti. Jokowi yönetiminde, sınır ihlallerine karşı müsamaha gösterilmedi ve gerektiğinde caydırıcı hamleler yapılmaktan sakınılmadı. Bu kapsamda, Endonezya’nın MEB ilan ettiği sularda 2014-2019 yılları arasında yasa dışı balık avcılığı yapan 500’den fazla yabancı geminin batırılması dikkat çekti.
Özellikle Çin bandıralı gemilerin Endonezya sahil güvenik ekipleri tarafından sınır ihlali yaptıkları gerekçesiyle batırılması ve mürettebatlarının gözaltına alınması Cakarta-Pekin arasında gerginliğe yol açtı. Krize dönüşen sorunun nedenini, Çin’in GÇD’de Dokuz Kesik Çizgili haritasıyla hak iddia ettiği bölgenin, Endonezya’nın Riau Eyaletine bağlı Natuna Adaları’nın MEB’inin bir bölümüyle örtüşmesi oluşturuyor. Çin, GÇD’de sık sık Endonezya’nın deniz sınırlarını ihlal ederek Cakarta’nın tutumunu test ediyor. 2016 ve 2020 yıllarında Natuna Adaları’nın deniz sınırları konusunda, Çin ile iki ayrı kriz yaşayan Endonezya, buna karşı Natuna Adaları çevresinde askeri mevcudiyetini arttırdı.
Jokowi’nin ikinci döneminde ise dış politikada “ekonomi diplomasisi” öne çıktı. Yeni dönemde Endonezya dış politikasının öncelikli hedefleri, Dışişleri Bakanı Retno Marsudi tarafından “4+1” şeklinde ifade edildi. Bu çerçevede, ekonomi diplomasisinin güçlendirilmesi, yurt dışında işgücü olarak bulunan vatandaşların haklarının korunması, egemenlik, bölgesel ve küresel liderlik için çaba harcanması ve artı bir olarak diplomatik altyapının geliştirilmesi hedeflendi. Jokowi’nin Endonezyalı büyükelçilerden “yatırım elçileri” olmalarını istemesi ve Endonezya’ya yabancı yatırım çekilmesinin dış politikanın ana gündemi olduğunu belirtmesi, Cakarta’nın dış politika bakışını bizlere özetliyor. Diplomatlarından bulundukları ülkelerde Endonezya ürünlerini tanıtmasını isteyen Jokowi, diplomasiyi ülkeye yatırım çekmek, dış pazarlara açılmak ve ülkeye daha fazla yabancı turist çekmek için aktif olarak kullanıyor.
Günün sonunda G20 üyesi, ASEAN’ın de facto lideri, 270 milyonu geçen nüfusu ve 1 trilyon doların üzerine çıkan GSYİH’si ile Endonezya, “yükselen güçler” arasında gösterilen önemli bir ülke. Bana kalırsa yakın gelecekte Endonezya’nın enerjisini tüketen iç sorunlarını azaltmasıyla birlikte küresel ölçekteki rolünü giderek arttıracağını gözlemleyeceğiz.