Uluslararası toplum, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın 2024 yılına uzaması ihtimalinin yaratacağı siyasi ve ekonomik ek maliyetleri hesaplamak için fırsat bulamadan, Sudan’da 15 Nisan’daki darbe girişiminin iç savaşa dönüşmesine seyirci kaldı. Sudan, bu çatışma ile yalnızca tarihindeki üçüncü iç savaşın eşiğine gelmekle kalmadı, aynı zamanda peş peşe gelen göç dalgaları nedeniyle direnci zayıflayan Batı dünyası hâlihazırda 800 bin yeni göçmeni kapısında bulabilir. Covid-19 salgınından bu yana pamuk ipliğine bağlı olarak işleyen tedarik zinciri de Sudan’ın Kızıldeniz kıyılarındaki hâkimiyeti nedeniyle çökme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Sudan’daki iç savaşın, Süveyş Kanalı istikametindeki uluslararası deniz ticaretini etkilemesi ya da iç savaşı fırsat bilen terör örgütlerinin Sudan topraklarını kullanarak Kızıldeniz’deki deniz ticaretini hedef alması, uluslararası toplumun içinde bulunduğu krizlere yeni katmanlar ekleyecektir. 1991’de ülkesi Suudi Arabistan’ı terk etmek zorunda kalan Usame bin Ladin, el Kaide’nin temellerini Sudan topraklarında atmıştı. Ancak bu güncel ve öngörülebilen tehditlerin ötesinde, 2022 NATO Zirvesi ile Kuzey Atlantik İttifakının Hint-Pasifik bölgesine yönelmesi, unutulan eski hesapları gündeme taşıyor. Madrid’deki zirvenin ardından Tayvan, Kore Yarımadası ve Japon Denizi’ndeki gerilimin her geçen gün arttığına şahit olduk. 2024 yılının Ocak ayında Tayvan’da yapılacak seçimler yaklaştıkça bu gerilim, muhtemel bir patlama noktasına gelecek. Peki bahsi geçen bölgedeki potansiyel çatışma tehdidi Tayvan ile sınırlı mı kalacak?
Yazının Devamını Okumak İçin Lütfen Tıklayın