Uluslararası toplumun 24 Şubat 2022 tarihinde karşı karşıya kaldığı Rusya-Ukrayna savaşı dünyada ve özellikle Avrupa kıtasında enerji krizlerinin yaşanmasına yol açtı. Başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere Avrupa ülkelerinin Rusya’ya yönelik uyguladığı ağırlaştırılmış ekonomik yaptırımlara karşı Moskova enerji kartını oynamaya başladı. Bu durum ise Avrupa ülkelerinin enerji politikalarında izledikleri stratejilerinin alternatifsiz olduğunu göstermektedir. Avrupa ülkelerinin yüzde 41 bağımlı olduğu Rusya doğalgazına Ukrayna savaşından sonra alternatif seçenekler arayışına girmiş olsalar da henüz söz edilen krizin üstesinden gelememektedir. Avrupa ülkeleri uzun bir süredir temiz enerjiye geçiş alternatifi içerisinde bulunsa da tam anlamıyla Rusya’ya karşı bağımlılığı kıramamaktadır. Rusya-Ukrayna savaşından sonra Avrupa’nın enerji bağlamında karşı karşıya olduğu, pek çok zorluk çektiği ve bilhassa kış aylarında yaşadıkları potansiyel ortalama gaz fiyatlarındaki artıştan ve enerji hatlarının geçtiği jeopolitik faktörlerinden olumsuz etkilendikleri aşikârdır. Bütün bu gelişmelere rağmen Ukrayna savaşına eklenen Orta Doğu bölgesindeki İsrail-Hamas çatışması da Avrupa’nın enerji krizini derinleştireceği hususunda endişe verici olduğu unutulmamalıdır.
Avrupa’da Enerji Krizi Çıkmazı
Avrupa’da yaşanan enerji krizine çözüm arayışlarının kısa vadede göreceli de olsa bir sonuç elde etse de iklim değişikliğinden dolayı yaşanan hava koşulları, jeopolitik faktörler ve bunların piyasalara yansımalarının belirsizliği halen devam etmektedir. Bu bağlamda Avrupa’da kısa ve orta vadede enerji sorunlarını tamamen çözecek ve güvenilir herhangi bir seçeneğin olmadığını söylemek mümkündür. Başka bir ifadeyle Avrupa’yı Rus doğalgazından kurtaracak az maliyetli ve güvenilir bir güzergâhın henüz netleşmemesi büyük bir kriz olarak beklemektedir. Dolayısıyla uzun vadede Avrupa’da enerji fiyatlarının yükselmesine neden olan en önemli etken ise, Rus doğalgazına mahkûm kalarak Moskova’nın elindeki enerji kartını kullanma ihtimalini güçlendirmesidir.
Bu durumda şu noktaya dikkat çekmek gerekir ki, Ukrayna’daki savaşın enerji piyasalarına yansımaları ile Orta Doğu bölgesinde yaşanan İsrail-Hamas çatışmalarının birbirinden farklı olarak okunması daha doğru olacaktır. Çünkü İsrail-Hamas çatışmasının Orta Doğu’nun tamamına yayılması riski bulunması durumunda doğalgazdan ziyade petrol piyasalarındaki fiyatları yükseltecektir. Dahası petrol piyasalarını etkileyen savaşların doğalgaz sektörüne olumsuz yansımaları olmayacağı anlamına gelmeyecektir. Elbette ki doğalgaz sektörü de etkilenecektir ancak Ukrayna savaşında olduğu kadar olmayacağı söylenebilir.
Enerji Enstitüsü’nün yayınladığı rapora göre Avrupa’nın 2022 yılında sıvılaştırılmış doğalgaz ithalatı 170,2 milyar metreküpken boru hatlarıyla taşınan doğalgaz ithalatı ise 150,8 milyar metreküp olduğunu belirtmektedir. Dahası Norveç, 2022 yılında Avrupa’ya ihraç ettiği doğalgaz hacminin %30 ila 40 civarında olmasından dolayı birinci sırada yer almaktadır. Norveç’in Avrupa’ya ihraç ettiği doğalgazın tamamı boru hattı yoluyla gerçekleşmektedir.
Bu bağlamda 2021 yılında boru hatları aracılığıyla Avrupa Birliği ülkelerine yapılan doğalgaz ihracatının toplam hacmi 10 milyar metreküp iken, 2022 yılında bu oran yaklaşık 117 milyar metreküpe ulaştığı görülmektedir. Avrupa Birliği ülkeleri 2022 yılında ithal ettikleri doğalgaz sıralamasında Norveç’ten sonra Rusya ve Azerbaycan yer almaktadır. Bu açıdan bakıldığında Avrupa ülkelerinin Rus petrolünden kurtarmayı başarmış gibi görünse de doğalgaz bağlamındaki bağlılıklarını sürdüreceklerini vurgulamak gerekir.
Avrupa’nın Enerji Krizinden Nasıl kurtulacak?
Avrupa ülkelerinde doğalgaz sorununun yalnızca Rusya-Ukrayna savaşından dolayı ortaya çıkmadığını, neredeyse son yirmi yıldır yaşanan iklim değişikliği ve uluslararası arenadaki jeopolitik bağlamda yaşanan değişimlerin de etkili olduğunu söylemek mümkündür. Bu nedenle Avrupa ülkelerinin dışa bağımlı olmalarına rağmen enerji politikalarındaki çeşitli yollara başvurmamaları da ciddi riskleri barındırmaktadır. Çünkü Avrupa ülkelerinin doğalgaz sektörünün ve diğer enerji kaynaklarının maliyetlerinin çok yüksek olmasından dolayı kısa ve orta vadede Rusya’nın alternatifinin olmadığı görülmektedir.
Bu açıdan Shell ve Fransız TotalEnergies gibi Avrupa enerji şirketleri Katar ile anlaşmalar imzalamıştır. Geçtiğimiz Ekim 2023’te QatarEnergy’den yapılan açıklamaya göre, Shell’e yıllık 3,5 milyon ton sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) tedarik edilmesi amacıyla Katar’la 27 yıllık doğalgaz alım anlaşması imzalamıştı. QatarEnergy ayrıca TotalEnergies ile de 27 yıllık doğalgaz anlaşması imzaladığını duyurmuştu. Dolayısıyla Avrupa ülkelerinin Katar ile 27 yıllık enerji anlaşmaları imzalaması kısa vadede Rus doğalgazının göreceli de olsa baskısını kırmayı amaçladıkları ifade edilebilir. Şu hususa dikkat çekmekte yarar vardır; Avrupalı enerji şirketleriyle anlaşmalar yapan Katar’ın doğalgazının en büyük alıcı ülkeleri ise Çin, Japonya ve Güney Kore’dir.
Avrupa Birliği ülkelerinin enerji sektöründe Avrupalı ve uluslararası şirketler aracılığıyla yapılan mevcut yatırımlar dikkate alındığında hayata geçirilmeleri en iyi tahminle 3 ila 5 yıl süreceği unutulmamalıdır. Bu nedenle Şubat 2022’de başlayan Ukrayna savaşı sonrasında Rusya’ya alternatif enerji kaynakları ve güzergâhı arayan Avrupa ülkeleri 2026-2027 yılına kadar doğalgaz sorunu yaşayacaklarını ifade etmek mümkündür.
Bu çerçeveden değerlendirildiğinde Orta Doğu’dan ithal edilmeye çalışılan doğalgaz dâhil olmak üzere Avrupa’nın yöneldiği pek çok alternatif mevcuttur. Ancak bahse konu alternatiflerin daha ucuz maliyetli, daha hızlı ulaşımı olan ve daha güvenli boru hatları açısından Rusya’dan tedarik edilen doğalgaz ile mukayese edilmesi oldukça zor gözükmektedir. Böylesi bir durumda önemli ölçüde güvenli, hızlı ve az maliyetli alternatif bir doğalgaz arayışı gerçekleş(e)mediği müddetçe Avrupa’nın Rusya’ya orta vadede muhtaç olduğu söylenebilir. Enerji bakımından Rusya’dan bağımsız bir Avrupa’nın 2030 yılında mümkün olabileceği tahmin edilmektedir.
Şu bir gerçektir ki Avrupa’nın Rusya doğalgazı olmadan ısınmayı sürdürmeyi başaramadığının altını çizmekte fayda vardır. Çünkü Rusya doğalgaz boru hattının günümüze kadar Avrupa Birliği ülkelerinin talebinin %15’ini temsil etmektedir. Bu tablo Avrupa’nın enerji piyasasının tedarikçi olarak Rusya doğalgazından vazgeçemeyeceği anlamına gelmektedir.
Türkiye Avrupa’nın Enerji Boru Hattı Alternatifi Olabilir Mi?
Türkiye’nin enerji güzergâhı olarak artan jeopolitik konumu ister istemez Avrupa ülkeleri için önemli ticari alternatif bir yol olabileceğini söylemek mümkündür. Çünkü Türkiye’nin Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarıyla geliştirdiği diplomatik, ticari ve ekonomik ilişkilerin artmasıyla beraber enerji merkezi haline gelmek için önemli projeler mevcuttur. Özellikle Türkiye’nin Irak ile geliştirmeye çalıştığı Kalkınma Yolu Projesi Avrupa için alternatif enerji hattı olma olasılığı yüksektir. Çünkü Bağdat Merkezi hükümetinin başlatmış olduğu Büyük Fao Limanı projesinin Körfez-Irak ticaretini Türkiye üzerinden Avrupa’ya bağlaması söz konusudur. Bu bağlamda bahse konu projeyle coğrafi olarak körfez bölgesini de Irak ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya bağlanması planlanmaktadır.
Sonuç itibarıyla Avrupa Birliği’nin Rusya doğalgazıyla ilgili önerdiği planlar dikkate alındığında, Avrupa ülkelerinin önümüzdeki dönemlerde Rus doğalgazından tamamen kurtulmak amacıyla izleyeceği politikaları sürdürürse en nihayetinde enerji bağlamında Moskova’dan uzaklaşacağı ifade edilebilir. Özetlemek gerekirse 2024 yılına yönelik tahminlere göre Avrupa’nın Rusya doğalgazına rağmen enerji alternatifini çeşitlendirmesi mümkün görünse de hâlâ Moskova’nın elindeki enerji kartı güçlüdür. Öte yandan Avrupa enerji piyasasındaki sisteminin dayanıklılığını ve bağımsızlığını artırmak için doğalgaz stoklama kapasitesi genişletmeye devam edilmesi gerekmektedir. Şu hususa dikkat edilmelidir, Avrupa’da kış mevsimi genellikle Kasım ayından Mart ayına kadar sürmektedir. Bu sebeple 450 milyon nüfusa sahip olduğu tahmin edilen Avrupa Birliği ülkelerinin 2023 yılında iklim koşullarından dolayı kışı normalin dışında şiddetli bir şekilde hissetmeyen Avrupa önümüzdeki aylarda ciddi enerji sorunu yaşaması beklenebilir.