Avrasya coğrafyası büyük güçlerinin stratejik çıkarlarının kesiştiği bir alandır. Avrasya bölgesi geçmişte olduğu gibi bugün de başta Rusya, Çin, ABD ve Batılı ülkeler olmak üzere pek çok uluslararası aktörün aktif politikalar izlediği bir alandır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) çöküşü sonrasında Rusya Federasyonu, eski gücünü toplama ve bölgedeki kontrolünü sürdürme amacıyla 1990-2000 yılları arasında politik olarak yavaşlamış gibi görünse de aslında bu alanda bölgesel örgütlenmeler ortaya çıkarmıştır. Bu dönemde Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ve Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) gibi eski Sovyet ülkelerinin yer aldığı örgütler kurulmuştur. 1991 yılı sonrasında uluslararası sistem Soğuk Savaş’ın sonlandığı ve tek kutuplu bir yapının hâkim olduğu bir dünyada kavramlarını yeniden sorgulamaya başlamıştır. Bu yazıda jeopolitik ve güvenlik kavramları üzerinden iş birliklerinin Sovyetler Birliği’nin olmadığı bir dünyada yeniden ve nasıl tanımlanacağı tartışmaya açılmıştır.
Uluslararası sistemde 2000’li yıllarda Rusya Devlet Başkanı Valemedir Putin’in iktidara gelmesiyle beraber Rusya bağlamında jeopolitik değişimler yaşanmıştır. 11 Eylül terör saldırıları sonrasında uluslararası terörizm ile dünya yeni bir güvenliksizleşme sürecine girmiştir. Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), 1996 yılında Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya, Kırgızistan, Tacikistan ve Kazakistan tarafından “Şanghay Beşlisi” adıyla kurulmuş ve bu beş ülkenin devlet başkanları, Şanghay ve Moskova’da toplanarak “Sınır Bölgelerinde Askeri Güvenliğin Arttırılması” ve “Sınır Bölgelerinde Askeri Güçlerin Azaltılması” anlaşmalarını imzalamıştır. 2001’de Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’ı bir araya gelerek ŞİÖ’nün amaçlarını daha somut ve detaylı tanımlamalarıyla eski yapısını değiştirmiştir. ŞİÖ’nün amacı, iş birliğinin yanı sıra terörizm, ayrılıkçılık ve aşırılık; yani “üç şer” ile mücadele etmek olarak yeni hedefler ile şekillendirilmiştir. Bu dönem itibariyle ŞİÖ üye sayısını genişletme ve bölgesel iş birliğini arttırma yolunda adımlar atmaya başlamıştır. Bu kapsamda ŞİÖ’nün resmi sayfasında örgütün uluslararası ve bölgesel kuruluşlarla iş birliğine odaklanmakta olduğu ayrıca vurgulanmıştır.
ŞİÖ’nün Kuruluş Amaçlarının Yansımaları
Kuruluşundan bugüne ŞİÖ’ye bakıldığında Avrasya coğrafyası içinde yaşanan çatışma ve sorunlar arasında ortaklıklar oluşturma girişimleri önemlidir. 2005-2007 zirvelerinde ŞİÖ’nün Amerikan “hegemonyasına” karşı mücadelede güçlü bir örgüt izlenimi vermeye yoğunlaşmıştır. Temmuz 2005’te ŞİÖ zirvesinde yayınlanan ortak bir bildiri ile ABD, 11 Eylül’den sonra Orta Asya’da ele geçirdiği tüm askeri üsleri geri çekmek için bir takvim belirlemeye davet edilmiştir. Washington birkaç ay sonra Özbekistan’dan geri çekilmiş ve Kırgızistan’daki üssünü elinde tutabilmek için ise bir süre uğraşmıştır. Tam bu esnada da 2005 yılında İran, Pakistan ve Hindistan’a ŞİÖ gözlemci statüsü verilmiştir. Avrasya coğrafyasında bu dönem itibari ile kartlar yeniden dağıtılmaya başlanmıştır. Ayrıca örgütün dokuzuncu üyesi Temmuz 2023 itibari ile İran olmuştur. 6 Temmuz 2023 tarihinden bu yana İran bayrağı ŞİÖ Sekreterliği binasının önünde yerini almıştır. Bu durum Jeopolitik bir değişimin ilk adımları olarak yorumlamak hatalı olmayacaktır. ŞİÖ’nün üyelik konusunda Hindistan ve Pakistan’ı dahil etme kararı, örgütün coğrafi erişimini önemli ölçüde arttırmış ve ŞİÖ’nün zaten geniş olan gündemine Keşmir çatışması gibi Güney Asya’nın önemli güvenlik sorunlarını da dâhil etmiştir.
Bu çerçeveden bakıldığında örgüt yapısı içinde var olan kurallar ve iş birliği alanları noktasında bir diplomatik başarı olarak da görülebilir. Başta da belirtildiği gibi pek çok aktif ya da dondurulmuş çatışma alanının olduğu bir coğrafyada ŞİÖ kendi üye çıkarları noktasında bir ortak hareket alanı oluşturmak ve çıkarlarını maksimize etmek adına rol oynamaktadır. Burada da özellikle güvenlik sorunları odaklı olmak ve aynı zamanda her aktörün iktisadi alan başta olmak üzere kendi hareket alanlarını koruma durumu söz konusudur. Bu durumu somutlaştırmak noktasında ŞİÖ’de “Şanghay Ruhu” yaklaşımı ortaya çıkmıştır. Şangay Ruhunun örgüt yapısı içinde yarattığı etki düşündürücü olmakla birlikte uluslararası alanda ortak adım atılması noktasında önemlidir. Nitekim farklı geçmiş ve siyasi kültürel kodların varlığı düşünüldüğünde, ŞİÖ üyeleri arasında karşımıza çıksa da fikir birliği ile iş birliği için çaba sarf edildiği görülür. Elbette burada var olan ortak karşı duruşun ABD ve Batı karşısında hem söylemsel hem de pratik noktada yorumlanması söz konusudur.
Bu bağlamda güncel gelişmeler açısından konuya bakıldığında ŞİÖ’nün 23. Zirvesinin Rusya Federasyonu’nda Wagner isyanının bastırılması sonrasında olması önemlidir. Çünkü zirvede gerçekleşen görüşmelerin yanı sıra Putin’in açıklamaları da süreci tanımlama noktasında olmuştur. Bu kapsamda zirvede Putin’in yaptığı konuşmada, “Rus siyasi çevreleri ve tüm toplum, silahlı isyana teşebbüse karşı birlik olarak, vatanın kaderi için dayanışma ve sorumluluğunu açıkça göstermiştir.” ifadeleri ile Wagner sürecini de yorumlamıştır. Bir diğer durum ise Avrasya coğrafyasında devam eden küresel etkileri noktasında Doğu-Batı ayrımının bir yansımasını yeni Soğuk Savaş’ın güvenliksiz gerçekliğini ortaya koymuştur. Dahası yaşanan Rusya-Ukrayna Savaşı sürecine dair açıklamalar yol açmıştır. Yaklaşık 500 günü geride bıraktığımız bu süreçte Rusya’ya uygulanan yaptırımlar devam etmektedir. Putin bu zirvede Rusya’nın Batı baskısına, yaptırımlarına ve “provokasyonlarına” karşı durduğunu ifade ederek Rusya’nın yaptırımlara karşı koymaya devam ettiğini ortaya koymak istemiştir. Sürece bakıldığında Rusya’nın özellikle enerji alanında yaşadığı yaptırımların Hindistan, Çin ve Pakistan gibi bölgesel aktörler ile ticari ilişkiler yoluyla yaptırımların etkisini hafifletmeye çalışmaktadır.
Bölgesel gelişmeler açısından İran’ın ŞİÖ üyesi olması ile jeopolitik anlamda güçlü bir adım atılmıştır. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin “hegemonya aracı haline gelen doların hâkimiyetini kırmak için” ŞİÖ’nün üyelerinin ulusal para birimleriyle ticaret yapması çağrısı sonrası daha da dikkat çekicidir.
Sonuç
Yukarıda da belirtildiği gibi burada birbirinden bağımsız gibi görünen dört noktaya dikkat çekmemiz gereklidir. İlki 4 Temmuz’da gerçekleştirilen bu Şanghay İşbirliği Örgütü’nün 23’üncü zirvesinin tarihidir. Bilindiği gibi 4 Temmuz, Amerikan Bağımsızlık Günü’dür. Bugün için de verilen mesaj ise ilişkileri kopma noktasında olan İran ile ŞİÖ üyeliğini gerçekleştiren bir yapının tarihsel mesajlar ile karşı karşıya duruşudur. Tarihsel mesajlar Rusya açısından önemlidir. Yakın zamanda yaşanan Wagner İsyanının Rusların II. Dünya Savaşı ve Napolyon Savaşlarının sonuncusu ile karşı karşıya oldukları tarihsel bir döneme gelmesi de yine şaşırtıcı değildir. Nitekim Rusya açısından Ukrayna-Rusya Savaşı sonrası yaptırımlar tarihsel yönlü bir mesaj olarak sistemde okunacak olsa da asıl nokta ikinci aşamadadır. Bu da Rusya’ya uygulanan yaptırımlar açısından yakın bir gelecekte ŞİÖ’nün kendi para birimlerini kullanma adımının gerçekleşmesidir. Bu durumda Rusya özellikle yaptırımlar noktasında yeni bir hamle yapmış olacaktır. Keza bu ticari nokta sadece Rusya açısından değil ŞİÖ’nün üyeleri açısından da önemlidir. ABD’nin Çin, Rusya ve İran ekonomilerini izole etme amacı noktasından konuya bakıldığında küresel GSYİH’nın yaklaşık %20’sinin ve dünya nüfusunun dörtte birini oluşturan ŞİÖ’nün ekonomik potansiyeli yeniden düşünülmelidir. ABD’nin ve Batı’nın bu üç aktörü küresel sistemde izole etme çabası karşısında ŞİÖ ve BRICS bir kalkan görevi görebilir. Üçüncü olarak ise Beyaz Rusya’nın konumudur. Putin bu görüşmede Beyaz Rusya için tam üyelik çağrısında bulunmuş ve Beyaz Rusya’nın katılımının örgütün faaliyetleri açısından olumlu olacağını belirtmiştir.
Beyaz Rusya’nın üyeliği konusunda bu çağrı da şüphesiz tarihsel bağlar ve geçmişten bu yana var olan Beyaz Rusya Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin ortaklığı görülmekle birlikte Wagner İsyanının akabinde bu çağrı ayrı bir önem arz etmektedir. Wagner lideri Yevgeni Prigojin ile Rusya Federasyonu arasında sürecin bir çatışmaya varmadan çözülmesinde Lukaşenko’nun oynadığı arabuluculuk rolü önemlidir. Nitekim Beyaz Rusya’nın da üyeliği gerçekleşir ise bu durumda örgüt Avrupa’ya kadar uzanacak ve bölgesel olarak Avrasya kimliğini tam olarak gerçekleştirecektir. Aynı zamanda Beyaz Rusya da ŞİÖ üyeliği ile bölgesel saygınlık kazanmanın yanı sıra özellikle iktisadi iş birliği noktasında daha iyi bir konum kazanacaktır.