UKRAYNA GÖLGESİNDE RUSYA-AFRİKA ÜLKELERİ İLİŞKİLERİ
*Dr. Öğr. Üyesi Ceren GÜRSELER
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü
Rusya Federasyonu (RF), Ukrayna krizi/savaşı sebebiyle uluslararası gündemin birincil konusunu oluşturan bir aktördür. Batı-RF ilişkileri 1962 Küba Füze krizinden bu yana ilk defa bu kadar gergin bir seyirdedir. ABD Başkanı Joe Biden bu yönde açıklamada bulunurken RF lideri Vladimir Putin de nükleer silah kullanma seçeneğinin masada olduğunu son dönemdeki artan vurgusuyla gündeme taşıyarak gerginliği artırmaktadır. Batı-RF ilişkilerinin yukarıda bahsedilen kimi açıklamaların yanında somut alanda da okunması mümkündür. Özellikle RF’nin uluslararası alanda izolasyona uğraması gibi durumlarda fiiliyata yansımaktadır. BM başta olmak üzere uluslararası aktörler tarafından yaptırım uygulanmaktadır. RF, ekonomisine yönelik yaptırımlar Rus ekonomisini istenilen ya da hedeflenen ölçüde küçültememiştir. RF’nin yaptırımlara karşı uyguladığı önlem ya da politikalar çeşitlidir. Bunlardan birisi de Kremlin’in Afrika ülkeleri ile süreç içinde gelişen ilişkileridir.
Rusya’nın Afrika Politikasının Temelleri
Gerek ekonomik gerekse siyasal alanda dışlanmışlığını Afrika ülkeleri ile ilişkileri üzerinden RF, cevaplamaya çalışmaktadır. Afrika’nın kimi devletlerinin de Moskova’ya Kremlin’in istediği tarzda cevap vermesi ve dolayısıyla ilişkilerin iş birliği seviyesine yükselmesi uluslararası kamuoyunun özellikle Batı’nın dikkatini çekmektedir. Öncesinden de RF-Afrika ülkeleri arasındaki ilişkileri eleştiren Batı ülkeleri, RF’nin Ukrayna işgalin sebebiyle eleştirilerini artmıştır ve Afrika ile ilişkilerini geliştirmeye çalışmıştır. ABD yönetiminin Afrika stratejisini açıklaması, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın Mart 2023 temasları ve hatta Ukrayna Dışişleri Bakanı Dymtro Kuleba’nın Ekim 2022 temasları bu yönde okunabilir. Batı’nın RF’ye Afrika ülkeleri ile ilişkilerinde en fazla getirdiği eleştiri demokrasi ve insan haklarının ilişkilerde koşul olarak aranmamasıdır. Ayrıca nispeten istikrarsız olan ya da istikrarsızlığa yatkın ülkelerle Moskova’nın ilişkilerini geliştirmeye çalıştığı vurgulanmaktadır. Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti (OAC) bu bağlamda en fazla öne çıkan ülkeler arasındadır. RF-Afrika ülkeleri ilişkilerine dair akılda tutulması gereken unsurlardan biri Sovyetler dönemi ile bağlantılıdır. Sovyetlerin sömürge geçmişi olmaması, dekolonizasyon sürecinde gerek bağımsızlığını kazanan ülkelere gerekse ulusal kurtuluş hareketlerine çeşitli destekte bulunması Afrika ülkelerinin bugün dahi hatırladığı bir gerçek olup ikili ilişkilerin ve iş birliğin çerçevesini çizmektedir. Diğer bir ifadeyle Moskova’nın elinde önceden gelen bir veri vardır:
Sovyet dönemi Afrika ilişkileri ve iş birliği. Dolayısıyla RF; Afrika politikalarına yeni dahil olan bir aktör değildir. Öte yandan Sovyetlerin yıkılmasından sonra RF Afrika ülkeleri ile Sovyetlerle aynı düzeyde ilişkileri sürdürememiştir. Sovyet “eşiğine” gelmesi belirli bir süreci gerektirmektedir.
RF’nin Afrika ülkeleriyle ilişkilerinde hedeflediği bir diğer unsur da ABD, Birleşik Krallık, Çin ve Hindistan gibi kıtada aktif ve etkin devletlerin ilişki ve işbirliği seviyesine yükselmektir. Rekabette var olmayı hedeflemektedir. Rus-Afrika ilişkilerinin yoğunluğu azdır fakat bu gelişmedikleri anlamına gelmemektedir. RF’nin Afrika ülkeleri ile ilişkilerinde tartışmalı başlıklar mevcuttur. Silah ihracatı, paramiliter milislerin varlığı bu bağlamda örnek olarak verilebilir. Diğer taraftan RF; Afrika ile ilişkilerini geliştiren Türkiye gibi diğer devletlerin de yaptığı gibi üst düzey temaslar gerçekleştirilmekte ve ikili antlaşmalar da imzalanmaktadır. Yukarıda da bahsedildiği üzere RF’nin Afrika ülkeleri ile ilişkileri süreç içinde gelişmektedir. Sovyetlerin “mirasına” rağmen Federasyon’un ilk kurulduğu yıllarda Moskova’nın ilgisi yakın çevresinde olmuştur. Özellikle Putin’in iktidara gelmesiyle ilişkilerde ivme kazanmıştır. Putin yönetimi kapsamında da Afrika ülkeleri ile ilişkileri dönemlere ayırmak mümkündür. Örneğin 2000’li yıllardaki RF içinde değişen dinamiklerin ve “Putin etkisinin” başlamasıyla birlikte 2014 yani Kırım’ın işgali ile de Afrika ile ilişkiler gelişmiştir. Dolayısı ile konjonktürün de Moskova’yı Afrika ülkeleri ile ilişkilere yönelttiğini söylemek mümkündür. Aynı zamanda Rus lider, Afrika’nın dünya siyasetinde artan öneminden hareketle Afrika ülkeleri ile ilişkileri ve iş birliğini geliştirmek istemektedir.
Ukrayna Krizi ve Rusya’nın Dış Politika Çıkmazı
2014’te Kırım kaynaklı Ukrayna krizi üzerinde durmak faydalı olacaktır çünkü söz konusu krizle RF’nin kıtaya yaptığı atılım gözle görülür şekilde artmıştır. Bunun başlıca sebeplerinden biri Kırım’daki Rus politikaları ve en sonunda Kırım’ın RF tarafından ilhakı olmuştur. Bu gelişmelerden sonra RF’nin uluslararası kamuoyunda özellikle de Batı devletleri tarafından oldukça sert eleştirilmiştir ve yaptırımlar uygulanmıştır. Dolayısıyla Kremlin, Afrika’yı uluslararası alanda görünür olmanın yanında ekonomik saiklerle, stratejik ve siyasi nedenlerle gündemine almıştır. Batı-Rus ilişkilerinin seyri Kremlin’i Afrika gibi farklı coğrafyalara yönlendirmiştir. Batı ile amaçladığı düzeyde ilişkileri geliştiremeyen ve iş birliğini sağlayamayan RF, Afrika’nın da içinde bulunduğu farklı coğrafyalarla ilişkilerini geliştirerek Batı ile ilişkiler boşluğunu doldurmaya çalışmıştır.
Diğer bir ifadeyle Sovyetler’in dağılmasından sonra Batı ile yakınlaşamayan RF, ilgili boşluğu Afrika gibi bölgelerle ilişki kurarak gidermeye çalışmıştır. Ayrıca Batılı önde gelen devletlerin Afrika’da bıraktığı kimi boşlukları da doldurmaya çalışmıştır. 2018’de ABD eski Başkanı Donald Trump’ın Afrika’yı uzaklaştırmasını Putin, Rusya’nın lehine çevirebilmiş ve ilişkileri ilerletebilmiştir. 2018’de ABD’nin Afrika’daki kuvvetlerine dair aldığı çekilme kararı RF’nin önünü açılması şeklinde yorumlanmıştır. Yukarıdaki tabloya ilaveten Batı’nın kıta ülkeleri ile ilişkileri RF tarafından kullanılmaktadır. Soğuk Savaş’ta Sovyetler’in başlıca siyasi hedefi olan “Batı’ya alternatif olma” bugün de Moskova’nın başlıca amaçlarından biridir. Putin, RF’nin Afrika’ya yeniden yaklaşmasında başlıca faktör olmuştur. Öyle ki Rus lider, yaptığı açıklamaların birinde Rus dış politikasının öncelikleri arasında kapsamında Afrika’nın yer aldığını kaydetmiştir. Özellikle Putin’in ekonomik kazanıma ve enerji kaynaklarının kontrolüne odaklandığı düşünülünce Afrika ülkelerinin önemi daha da öne çıkmaktadır.
Yukarıda sayılan hedefleri gerçekleştirme kapsamında Kremlin, farklı araçlara başvurabilmektedir. Kıta ülkelerine eğitim, istihdam desteği verilmektedir; insani destekte, hastalıklarla mücadelede destekte bulunulmaktadır. Kıta ülkeleri siyaseten ve diplomatik yönden desteklenmektedir. Ayrıca ekonomik yardım, savunma ve güvenlik yardımında bulunmayı hedefleri bağlamında sıralamaktadır.
Artan ilginin nedenleri arasında enerjiye dair ve ekonomik ihtiyaçların karşılanması, kıtaya nüfuz ederek uluslararası alanda RF’nin etkin bir aktör olmasının sağlanması bulunmaktadır. Örneğin RF’nin hidrokarbon, boksit gibi hammaddeleri Afrika ülkelerinden karşılanma isteği bulunmaktadır. Bunun yanında jeolojik araştırma ve altyapı projeleri de önceliğin verildiği diğer sahalarıdır. RF, uluslararası örgüt ve kuruluşlarda Afrika’nın desteğini almak istemektedir. Moskova; Brezilya, Uluslararası örgütler kapsamında da RF, Afrika ülkeleri ile ilişkilerine önem vermektedir. BRICS ve BM bu bağlamda öne çıkarılabilir. BRICS’i G-7’ye rakip olarak gören Kremlin, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin BRICS’e üye olmasını kıta ülkeleri ile ilişkilerinde kullanmaktadır. BM nezdinde ise Afrika ülkelerinin Ukrayna krizine ilişkin kararları yorumlanmadır.
Küresel Denklemde Afrika Birliği
Tüm kıta devletlerinin RF’yi desteklediğine ya da RF’ye karşı geldiğini söylemek mümkün değildir. Kırım ve diğer RF-Ukrayna ile ilgili kararlarında kararı destekleyen, karşı çıkan ya da çekimser kalan Afrika devletleri olmuştur. Başlarda RF’nin kıtadaki politikası Güney Afrika Cumhuriyeti ve Afrika Birliği (AFB) odaklıdır. Sonranda ise kıtanın farklı ülkelerine yönelerek politika üretmiştir. Örneğin kıtadaki çeşitli barış koruma operasyonlarına, Somali karasularında ve Afrika Boynuzu’ndaki deniz haydutluğuna karşı yürütülen uluslararası mücadele faaliyetlerine katılmıştır. İkili ziyaretlerde ve düzenlenen zirvelerde RF’nin Afrika’daki etkisini okumak mümkündür. Örneğin 2019 rakamlarına göre 2015’ten beri RF’yı ziyaret eden Sahra altı Afrikalı liderlerinin sayısı 12’dir. Rusya’nın etkisini değerlendirirken bir diğer inceleme altına alınan örnek 2019’da RF’nin Soçi kentinde gerçekleşen Afrika-Rusya Zirvesi’dir. Zirveye Afrika’dan 43 lider katılmıştır. İkili ilişkilerde bir ilki teşkil eden bu zirvenin ikincisinin ise 2022’de yapılması planlanmaktadır. Fakat Ukrayna krizi sebebi ile henüz gerçekleşmemiştir.
Soçi Zirvesi’nde Rus-Afrika İş birliği Forumu kurma kararı alınmıştır. Borçların affı ve 5 yıllık süre içinde ticaret hacminin iki katına çıkarılması amaçlanmıştır. Ticaret, bilim, siyaset, hukuk, güvenlik ve çevrenin korunması alanlarında çeşitli kararlar alınmıştır. Özellikle bu alanlarda yapılacak iş birliğinin üzerinde durulmaktadır. Bu hedeflerin de AFB’nin 2063 Gündemi ve BM’nin 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleriyle bağdaştığına dikkat çekilmektedir. 2019’daki İlk RF-Afrika Zirvesi’nden sonra Moskova, Afrika politikasının dört stratejik hedefinin olduğunu açıklamıştır: ilki uluslararası siyasette, BM gibi yapılanmalarda Afrika’nın desteğini almaktır. İkinci hedef Afrika’nın ham maddelerinden ve doğal kaynaklarından yararlanmaktır. Üçüncü hedef ilişkilerinin önemli bir unsuruna odaklanarak RF’nin güvenlik ve silah ihracatındaki rolünü pekiştirerek kıta ile olan ilişkileri geliştirmeye çalışmaktadır. Dördüncü stratejik hedef ise enerji konusunda Afrika’da gelişmenin sağlanmasıdır. Rusya’nın Afrika’daki etkisini değerlendirirken en başta akla gelen unsurlardan biri de kıtada Wagner’in varlığı ve faaliyetleridir. Her ne kadar Wagner’in resmî olarak Rus devletiyle bağlantısı bulunmasa da Kremlin’e yakın isimlerin varlığı Rusya’nın dış politikasının bir öğesinin ya da aktörünün Wagner olduğunu düşündürtmektedir. Özellikle istikrarsızlıkla boğuşan ülkelerdeki varlığı ve faaliyetleri Batılı unsurlar tarafından eleştirilirken RF’nin kıtadaki görünürlüğünün somut bir işaretini Wagner teşkil etmektedir. Wagner’in varlığı RF’nin hem politikasını hem de artan etkisini okumak açısından önemlidir. Wagner’in iç savaşın, siyasi istikrarsızlığın veya terör saldırılarının bulunduğu ülkelerde faaliyet göstermesi dikkat çekicidir.
Bulunduğu ülkelerde hem yöneticileri hem de üst düzey isimleri korurken aynı zamanda ekonomik getirisi yüksek olan altın ve elmas madenlerinin korunmasına yönelik faaliyette de bulunmaktadır. Wagner’in faaliyette bulunduğu ülkeler şöyle sıralanabilir: Çad, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Ekvator Ginesi, Güney Sudan, Madagaskar, Mali, Mozambik, Somali, Sudan, Tanzanya, Uganda, Zimbabve. Wagner’in faaliyetleri akla RF’nin kıta ülkeleri olan askerî ve güvenlik ilişkilerini akla getirmektedir. Bu başlıkta askerî ve teknik iş birliği öne çıkmaktadır. Söz konusu iş birliğinde ve ilişkilerde aslında RF’nin elini güçlendiren bir koz mevcuttur o da Sovyet döneminde askerî alanda atılan adımlardan ve geliştirilen ilişkilerden, iş birliğinden dolayı Afrika’nın kimi ülkelerinde halihazırda bir altyapının bulunmasıdır. Diğer bir ifadeyle Sovyet silahları ve askerî teknolojisi bazı Afrika ülkelerinde kullanılmaya devam etmektedir. Afrika’nın eski liderlerinin ve mevcut kilit isimlerinin SSCB’de eğitim aldığı da unutulmamalıdır. Kenya’nın ilk lideri Jomo Kenyatta, Angola’nın mevcut lideri Jose Eduardo Dos Santos, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin eski liderlerinden Jacob Zuma ve Thabo Mbeki bu bağlamda örnek olarak verilebilir. Bunun yanında Soğuk Savaş döneminde askerî eğitim de Sovyet uzmanlar tarafından çeşitli Afrika ülkelerinde verilmiştir.
SONUÇ
RF, Afrika’da etkisini gösteren bir devlettir. Burada dikkat edilmesi gereken unsurlardan birisi belli bir aradan sonra Rusya’nın Afrika’ya “geri dönmesi”’dir. RF’nin Sovyetler’in dağılmasından sonra Afrika’ya yönelik izlediği siyaset giderek artan bir şekilde genişlemiştir. RF kurulduğunda dış politikasının ana odak noktası yakın çevresi olmuştur. İçte ve yakın çevresindeki adımlarından emin olduktan ve olumlu sonuçlardan sonra Kremlin, Afrika ile ilişkilerine odaklanabilmiştir. Afrika’ya Rus ilgisi özellikle belirli dönemlerde artmıştır. Bu dönemler RF’nin Batı ile ilişkilerinde sorun yaşadığı zaman dönemeçlerine denk gelmiştir. Rusya, bölgede gücünü ve etkisini göstermek istemektedir. Şimdilik sınırlı ama ses getiren bir etkiden söz edilmektedir.
Örneğin ekonomik alanda ABD, Birleşik Krallık, Çin, Hindistan, Almanya Afrika’nın başlıca ticaret ortakları olmaya devam etmektedir. Diğer yandan bölgesel güçten büyük güce dönüştüğünü Afrika üzerinden göstermek isteyen RF’nin kıtadaki etkisi okunmaktadır. AfB ile geliştirilen ilişkiler örneğin bazı Afrika ülkelerinde barış görüşmelerine katılmasıyla sonuçlanmıştır. Etkinin göstergesi olarak yorumlanacak diğer gelişme kıtanın bazı ülkelerinde Rusya yanlısı-Batı karşıtı gösterilerin düzenlenmesidir. Devlet katının yanında toplumda da Batı’ya karşı veya Batı’nın yerine RF’nin geçebileceği, Moskova ile ilişkilerin geliştirilebileceği algısı mevcuttur. Sonuç olarak mevcut dönemde RF’nin Afrika’daki etkisi sınırlıdır. Bunun başlıca nedenlerin biri Kremlin’in başlıca odak noktasının Ukrayna krizi ve beraberinde Batı ile gerilen ilişkilerdir. Diğer yandan bu durum Moskova’nın farkındalık yaratan fakat aynı zamanda niteliği, etkisi ve içeriği itibariyle tartışma yaratan bir siyaset izlemediği anlamına gelmemektedir. Moskova ilişkilerin mevcut düzeyinin arttırılmasına çalışmaktadır. Benzer yaklaşımın Afrika’nın bazı ülkelerince de geçerli olduğu söylenebilir. Kimi Afrika devletler için RF; ABD’ye, AB’ye ve Çin’e alternatif olarak kabul edilmektedir. Kremlin’in Afrika’daki etkisi değerlendirildiğinde ABD gibi Batılı devletlerin Afrika siyasetindeki başlıkları ve araçları azaltması RF tarafından doldurulabilmektedir. Fransa gibi Batı’nın bölgede bıraktığı boşluğu bazı alanlarda başarabilmiştir.